Aktopraklık Höyük Arkeopark…

Öncelikle bölgenin kısa bir bilgisini aktarayım size…

Bursa ilinin 25 kilometre güneybatısında yer alan bu bölge günümüzden 8600 yıl öncesine yani milattan önce 6600 yılına kadar tarihlenmektedir. Ulubat Gölü’nün doğusunda, Aktopraklık Mevkiinde bulunmaktadır. Bir diğer adı ise Akçalar Sırtı Höyüğü’dür. Bölge, Hasanağa Sanayi Bölgesi’nin içindedir. Sanayi bölgesin temelleri atıldığı dönemde kim bilir, belkide bu alanda bir sürü kalıntı çıkmıştır. Çünkü höyük alanı etrafını bıçak gibi kesen fabrikalarla çevrili.

Höyük, göle dökülen iki dere yatağının ayırdığı iki yükselti üzerinde, bir de bu yükseltilerden birinin güney yamacında olmak üzere ayrı ayrı üç bölüme kurulmuştur. Bu bölümler A, B ve C olarak isimlendirilmiştir. Neolitik Çağ alanı olan “Aktopraklık C yerleşkesi” daha sonra “Aktopraklık B yerleşkesine” taşınmış ve bundan sonra, Erken Kalkolitik Çağ’da “Aktopraklık C mezarlık” olarak kullanılmıştır. Aktopraklık C mezarlığının 1400 metrekarelik bir alana kurulu olduğu bilinmektedir. Bu tepe, 150 x 100 metre boyutlarında olup yüksekliği 2 metredir.

Göbeklitepe’den yaklaşık 4000 yıl sonra kadar insanların bu bölgede yaşadığı düşünülmektedir. Cilalı Taş Devrinde (Neolitik Çağ, MÖ 8000-5500) insanlar burada hayvancılığı ve tarımcılığı bir arada sürdürmüşler. Gölde yaşayan salyangoz ve istiridyelerin kabukları kazı alanında bulunmuştur. Bu da, o dönemde yaşayan insanların gölde avcılık yaparak su canlıları ile beslendiğini de gösteriyor.

Şimdi gelelim çekim yapmak için gittiğimiz güne…

İlk gün hiç bir sıkıntı, bir problem yaşamamıştık, güle eğlene, herşey yolunda gidiyordu. Taa ki Arkeopark’ın kapısından girene kadar. İçeriye girdiğimiz anda bir anda gerildik ve sebepsiz yere tartışmaya başladık. Tartışmanın sebebini hala bilmiyoruz 🙂

Neyse, aşağıya doğru ilerledik ve kulenin olduğu alana geldik. Ben çekim yapmak için gimbal aletini çalıştırdım. Çekim yapmaya başlayacakken bir anda gimbal ters döndü. Ayarlarını kontrol etmeme rağmen her şey bir anda sıfırlanmıştı. Az önce çalışan alet bir anda tüm ayarlarını sıfırlayıp zaten gergin olan ruh halimizi iki kat daha arttırmıştı. Defalarca gimbal’u çalıştırıp ayarlamama rağmen hiç bir şekilde çekim yapamıyordum. Kısaca alanı bir turladık. İçeride gezdiğimiz kadar sinir kat sayımız artmaya başlamıştı. Hatta orada küçük çaplı bir tartışma da yaşadık. Bir an önce çıkıp geri döndük. Ben eve döndüğümde kendimi içeriye zor atmış gibiydim. Salona gidip sürüne sürüne kendimi koltuğa atıp uzanmışım. Sanki ruhum çekilmiş ve tüm enerjim alınmış gibiydi. Uyandığımda hava karamış gece olmuştu.

İki gün sonra başka bir arkadaşımla çekim yapmaya gittik. Gimbal’un ayarlarını evde yapıp, sağlam bir şekilde çalıştığından emindim. Bu sefer içeriye girmeden önce Ayetel Kürsi okuyup, öyle girdik. Kulenin olduğu alana geldik, Gimbal’u açtım ve çekime başladık. Kule üstünde yaptığımız çekimlerde bir problem yokken, aşağıya Kalkolitik Çağ (Bakır Taş Çağı, MÖ 5000-3000) alanına geldiğimizde gimbal yeniden bozuldu. Çekimlere artık başlamıştım ve yarıda kesmekte istemiyordum. Gimbal’u elimle tutarak çekim yapmaya devam ettik. Bastığımız yerlere özellikle bakarak geziyorduk. Çünkü bu alan aynı zamanda mezarlıktı. Akşama kadar zar zor çekimi yapıp bitirmiştim. Bazen aile büyüklerimizi mezarlık ziyaretlerimizde bir enerji kaybı yaşar, esnemeye başlarız. Bir ağırlık çöker ve yorgun bir şekilde hissettiğimiz olmuştur. Burada yaşadığımızda böyle bir histi.

Çekimleri tamamladık ve sağ salim döndük. Dosyaları bilgisayara aktardım. Ne olur ne olmaz diye aynı dosyaların yedeklerini de aldım. Çünkü yaşadıklarımız normal bir durum değildi ve aksiliklerin devam etmesinde korkuyordum. İki gün içinde montaja başladım ve yine bir ağırlık hissi ve baş ağrısı ile montajı bırakmak zorunda kaldım. Üç gün sonra kaldığım yerden devam etmek için bilgisayar başına oturdum, programı açtım bilgisayarda bir yavaşlama vardı. Montajda timeline dediğimiz çizgi sürekli takılmaya başladı ve yine montaj yarım kalmıştı. Bir kaç gün sonra bilgisayarı açtım ve bilgisayar daha da ağırlaşmıştı. Dosyayı dahi açamaz hale gelmişti. Yaklaşık 1 saat süren dosyanın açılmasını bekledikten sonra, tam tekrar başlamanın sevincini yaşamışken timeline çizgisini hiç bir şekilde çalıştıramıyordum. Ve yine kapattım…

Bilgisayarıma ekstra bir parça takıldı ve format atıldı. Programları tekrar kurduk, iyi ki yedeklerini almışım dediğim dosyaları da bilgisayara aktardım. Üzerinden tam 3 koca hafta geçmişti ve montaja dualar eşliğinde tekrar başladım 🙂

Yaklaşık 12 saat süren montaj aşamasından sonra artık şükürler eşliğinde videoyu tamamlamıştım. Ben diyeyim kötü enerjili varlıkların (in, cin, peri vs her neyse) saldırısına uğradık ve tüm enerjimizi çektiler, siz deyin bütün aksilikler seni bulmuş, teknolojinin gazabına uğramışsın… 🙂

Umarım videoyu izlerken ya da izledikten sonra sizlerde aksilik yaşamazsınız. Hee yaşarsanız mutlaka bana haber verin… İyi Seyirler!

 

Bu web sitesi deneyiminizi geliştirmek için çerezleri kullanır. Bununla iyi olduğunuzu varsayacağız, ancak isterseniz vazgeçebilirsiniz. Kabul etmek Mesajları Oku

Gizlilik ve Çerez Politikası